Türkiye'nin Gizli Gerçeği: Ensest
- Elif Ekinci
- 23 Ağu 2018
- 4 dakikada okunur
Radikal İki, Nisan 2011

‘Bir kız vardı 11-12 yaşında, köye yollamışlar, orda kalmış bir süre, köyde de dedesi varmış. Kıza sarkıntılık yapıyor 65-70 yaşındaki adam. İstanbul’a da geliyor adam, 3-4 yıl sürüyor olay. Sonra 13-14 yaşlarında kız ailesine söylüyor. Gizleme duygusu var ya, önce o gizleme duygusuyla bir evlendiriyorlar, imam nikâhı oluyor tabii. Çocuk (damat) baştan bilmiyor olayı, ilişkiye giriyorlar öğreniyor. Bunlar evlendikten sonra dedesi yine geliyor, evlendiği çocuk evde yok. Hamile kalıyor sonra, çocuğun babası dede. Adli tıptan öyle rapor gelmiş. Kız herhalde saygıdan itiraz edememiş, hani ailenin büyüğüdür, saygılı olmak gerekir diye, zorla olmuş.”
“Şahsın beş kızı var. Her bir kızını 3 veya 4 yaşından itibaren istismara başlıyor. Bu çocukları 9-10 yani cinsel anlayışa yakın veya bilinçli o anlamda bilgi sahibi olmaya geldiği noktada, bırakıyor, bir diğerine başlıyor. Ve bu şekilde beş çocuğunu da, ayrı ayrı taciz etmiş.”
“Sosyal hizmetlerden gelen bir vaka vardı. Kız çocuğuna babanın istismarı; 4 yaşındaki kız çocuğu annenin şikâyetiyle gelmişti, sonra o kız çocuğuyla birlikte, aile görüşmesi yapılıyor sosyal hizmetlerde. 9 yaşında abi var, abiye de babanın istismarı ortaya çıkıyor. Abiyle görüşmede evde bir baldız var, 17 yaşında, anne ve babası vefat ettiği için o evde kalıyor, yıllardır ona da istismar yaptığı ortaya çıkıyor.” Bu alıntılar Alanur Çavlin Bozbeyoğlu’nun Nüfusbilim Derneği için hazırladığı, 2009 tarihli ‘Türkiye’de Ensest Sorununu Anlamak’ başlıklı rapordan. Türkiye genelinde, aralarında rehber öğretmen, adli tıp uzmanı, polis, savcı ve psikologların da olduğu farklı mesleklerden, ensest vakalarıyla karşılaşmış kimselerle yapılan 89 farklı görüşme sonucu hazırlanan rapor ensestin her zaman varlığını sürdüren ancak hep inkar edilen bir gerçek olduğunun üzerinde duruyor.
Dünyadan rakamlar
Güncel çalışmalarda üzerinde mutabakata varılan tanıma göre, birbiriyle evli olanlar dışındaki aile üyeleri arasındaki sözlü, sözsüz, fiziksel, görsel her türlü erotik davranış ensest olarak tanımlanıyor. Yasalardaki ensest tanımı ise “kan bağı olanlar arasındaki cinsel ilişki”yle sınırlandırılmış. Ensest vakalarının çoğunun ortak özelliği üzerlerinin canla başla örtülmeye çalışılması. Gözler önünde yaşanan durum, çoğu zaman “aile temeli” sarsılmasın diye hasıraltı ediliyor. Ancak ensest yüksek sesle konuşulmadığı sürece iyileşmeyecek bir sorun, bir ‘sosyal tabu’. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2002 tarihli raporuna göre, dünyada 150 milyon kız ve 73 milyon erkek 18 yaşından önce cinsel ilişkiye zorlama veya diğer cinsel şiddet türlerine maruz kalmış. Sekiz kadından biri 14 yaşından önce, altı kadından biri 18 yaşından önce ensest ilişkiye maruz kalmış.
Türkiye’den rakamlar
Türkiye’de ensest vakalarının çoğunlukla saklanması ve resmi kayıtların olmaması nedeniyle sayısal verilere ulaşmak veya kesin bir oran vermek oldukça zor.
Ancak İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’nden Doç. Dr. Ayşen Ufuk Sezgin’in ensest olgularıyla yaptığı tez çalışmasına (2003) göre en sık rastlanan tür baba-kız ensesti. Yasal başvuruda bulunmuş, mahkemesi sonuçlanmış veya süren vakaların yüzde 39’unu baba, yüzde 15’ini abi, yüzde 17’sini yakın akraba, yüzde 28’ini ise uzak akrabalar oluşturuyor. Çalışmaya göre mağdurların yüzde 50’sinin ailelerinde kendilerinden başka kişiler de cinsel istismar mağduru olmuş, bunların yüzde 40’ı evdeki abla veya kardeş.
Ensest genellikle bebeklikten başlıyor ve uzun yıllar devam ediyor. Mağdur çocukların yüzde 55’i 5-10 yaş arasında, yüzde 40’ı ise 10-16 yaş arasında enseste maruz kalmaya başlamış. Cinsel istismarın –ortalama- başlama yaşı ise 9. Erkeklerin mağduriyet yaşı kız çocuklarına göre daha büyük.
Bozbeyoğlu’nun ‘Türkiye’de Ensest Sorununu Anlamak’ başlıklı raporuna göre, ensest vakalarında mağdurlar genellikle kız çocukları. Saldırgansa vakaların çoğunda aile içinden bir erkek. Aynı evde birden fazla çocuk da istismar edilebiliyor ve saldırgan çocuklar büyüdükçe saldırıyı küçük olan çocuğa yöneltip durumu uzun yıllar saklayabiliyor. Raporun ilginç sonuçlarından biri de ensestin daha çok alt sosyokültürel çevrelerde yaşandığı düşüncesi hakim olmasına rağmen bu düşüncenin doğrulanmaması. Yapılan çalışmalar ensestin hemen her çevrede yaşandığını/ yaşanabileceğini ortaya koyuyor. Üst sosyokültürel çevrede daha nadirmiş gibi görünmesinin sebebiyse sadece bu çevrede “durumun daha iyi saklanması” olarak belirtilmiş. Yapılan çalışmalar gösteriyor ki, Türkiye’de ensest ilişki hiç de az değil. Ancak yargıya teslim edilen saldırgan sayısı da psikososyal yardım alan mağdur sayısı da az! Ulaşabildiğimiz en güncel veriler 2008 yılına ait. Bu verilere göre, 2008’de 6448 sanık cinsel istismar suçundan yargılanmış, bunların 2621’i mahkum olmuş. Bu tür ilişkiyi tamamen ortadan kaldırmak imkansız belki ama en azından “görünürlüğünü” artırmak mümkün...
ENSEST İMDAT
Ensest ilişkiyi ihbar edebileceğiniz kurumlar: ALO 183 Aile, Kadın, Çocuk ve Özürlü Sosyal Hizmet Danışma Hattı, en yakın karakol veya Cumhuriyet Savcılıkları, Baro’nun Kadın ve Çocuk Hakları Komisyonu: 0212 251 63 25, SHÇEK Genel Müdürlüğü’ne bağlı İl Sosyal Hizmetler Müdürlükleri, Üniversite ve hastanelerdeki Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Bölümleri, Çocuğa Karşı Cinsel İstismarda 24 saat Açık İhbar ve Bilgi Hattı: 0216 450 54 54, Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı: 0212 656 96 96, Diyarbakır merkezli KA-MER - 24 saat acil destek hattı: 0530 664 44 10 (Doğu ve Güneydoğu’da 23 ilde faaliyet gösteriyor.)
HUKUKİ DURUM Ensestin hukuksal çerçevesini Avukat Seda Akço’ya sorduk: Ensest için özel bir düzenleme yok. Ceza Kanunu’ndaki cinsel suçlar içinde düzenleniyor. Aile içinden birinin fail olması sadece cezanın ağırlaştırılmasına neden oluyor. Ancak ensest, diğer cinsel istismarlardan ayrılan bir özelliğe sahiptir ve ayrı bir suç olarak düzenlenmesi gerekir. Mecliste şu sıralarda cinsel suçlarla ilgili kanun tasarısında değişikliğe gidilecek ama orada da ensestle ilgili özel bir düzenleme yok. Birçok ülkede bunlar özel olarak düzenlenmiştir. Örneğin, Alman Ceza Kanunu’nda ensest ayrı bir suçtur. Bizde hem yasal düzenlemeler eksik hem de çalışmalar oldukça eksik. Olan olaylarda suçun ayrıca düzenlenmemiş olması dışında da bazı sorunlar var. Örneğin; bu tür tehditlere maruz kalan çocukların yardım talep edebilecekleri ve bu talep üzerine hemen yardım sağlayacak bir yardım hattı yok. Bu tür tehdit altındaki çocukların sığınabilecekleri koruma evleri yok, tedavi hizmetleri çok yetersiz. Bunlar beraberinde ruh sağlığı problemleri de meydana çıkartan şeyler ama bizde yeterli sayıda ergen psikiyatristi yok, yatılı klinik çok az. O nedenle bırakın önlemeyi olay olduktan sonraki müdahele bile şu anda çok yetersiz. Bizde bu tür vakaların ihbar edileceği yer kolluktur. Halbuki bu tam da problemin sebeplerinden biri çünkü kolluk müdahalesi adli müdahale halbuki bu tür şeylere maruz kalan insanların daha çok ihtiyaç duyduğu şey psikososyal müdahaledir. Mağdurun, bir polisle karşılaşmadan önce onun derdini dinleyecek, anlayacak bir insanla karşılaşmaya ihtiyacı var ancak böyle bir sistem maalesef yok.
Comments