Charlie Hebdo: Voltaire'in torunları
- Elif Ekinci
- 24 Ağu 2018
- 4 dakikada okunur
Penguen, Ocak 2015

"Hz. Muhammed'i çizmeye hakkımız olup olmadığını ve bunun tehlikeli olup olmadığını kendimize sormaya başlarsak, sonraki soru bir Müslüman'ı gazetede tasvir edebilir miyiz, ondan sonra da gazetede bir insandan söz edebilir miyiz, olmayacak mı? En sonunda ortada tasvir edecek bir şey kalmayacak!” Fransa’nın, kendi deyimiyle “sorumsuz” mizah dergisi Charlie Hebdo’nun yayın yönetmeni Stéphane Charbonnier (Charb), RTL radyosunda katıldığı programda, ifade özgürlüğünün sınırlarını bu sözlerle sorgulamıştı. 2012 yılıydı ve Charlie Hebdo’nun başı yine dertteydi. Sebep, Müslüman dünyanın tepki gösterdiği "Müslümanların Masumiyeti" filminin ardından yayınladıkları karikatürlerdi. O hafta Tuncay Akgün’ün Charb ile yaptığı ve Yeni Harman’da yayınlanan söyleşide “Bizim dalga geçtiğimiz şey hem o iğrenç, aptal film hem de aşırı tepki veren İslamcılardı ama bizi anlamadılar” diyordu ünlü çizer. Charb, geçen hafta Charlie Hebdo’nun ofisini basan iki terörist tarafından öldürülen 12 kişiden biri oldu. Çizerler Georges Wolinski, Jean Cabut (Cabu), Bernard Verlhac (Tignous), Philippe Honoré (Honoré), yazarlar Bernard Maris, Elsa Cayat, düzeltmen Mustapha Ourad, ofiste misafir olan Michel Renaud, koruma polisi Franck Brinsolaro, kötü bir zamanlamayla Sodexo cihazının bakımı için dergide bulunan Frédéric Boisseau ve kaldırımda yaralı yatarken öldürülen polis Ahmed Merabet ile birlikte. Charlie Hebdo’nun öyküsü bitmiş değil, sürecek elbette. Ama biz şimdilik, derginin öyküsünün bugüne kadarki kısmına bir göz atalım.
‘APTAL VE KABA MİZAH’
Charlie Hebdo’nun kökleri, 1960’lı yılların ünlü dergisi Hara- Kiri’ye dayanıyor aslında. 1960’ta Georges Bernier tarafından kurulan Hara-Kiri, bir okuyucu mektubunda kullanılan "aptal ve kaba mizah" ifadesini kendine şiar edinmişti. Dergi özellikle Charles De Gaulle dönemi Fransası’nı eleştirirken bu yoldan hiç sapmadı. Bu da, dönem dönem kapatılma cezaları almasına neden oldu. Dergiye son darbeyi ise 1970’te, Fransa eski cumhurbaşkanı Charles de Gaulle’ün ölümünün ardından yazıp çizdikleri vurdu. Dergi ihanetle suçlanıp kapatıldı. Ancak elbette kendine yeni bir çıkış yolu buldu: İsim değiştirip yayın hayatına devam etti. Böylece Hara-Kiri’nin yerini Charlie Hebdo, yani haftalık Charlie (Hebdo, Fransızcada haftalık anlamına gelir) aldı. Yayıncıları, derginin adını çizgi karakter Charlie Brown’a atfetseler de herkes bunun aslında Charles de Gaulle’den alınan bir çeşit intikam olduğunu biliyordu. 1968’in politik rüzgarıyla 70’li yıllarda ortalama 150 bin tiraja ulaşan dergi, ifade özgürlüğünün kalesi olarak görülmeye başlandı. Bu durum, tirajın düşüp maddi imkansızlıkların yükseldiği ve derginin kapanmak zorunda kaldığı 1981’e dek sürdü. Yaklaşık on senelik bir aranın ardından, eski kadrosuyla tekrar yayın hayatına başlayan derginin ismi az daha Les Editions Kalashnikovs (Kalaşnikof Sayıları) olacaktı. Matbaa ve dağıtımcılar isimden çekinince Charlie Hebdo adıyla devam kararı alındı. 1992 Temmuzu’nda basılan ilk sayısı 100 bin sattı. Dergi, gücünden hiçbir şey kaybetmemişti.
ACIMASIZ ‘KAPAK’LAR
Charlie Hebdo bizim gündemimize İslam’a dair karikatürleriyle düştü diye derginin İslamiyetle ya da Hz. Muhammed ile özel bir derdi olduğu sanılmasın. Yıllar içinde, her görüşten politik, dini ya da popüler figür derginin eleştirilerinden nasibini aldı. Örneğin Papa 16. Benedict’in doğum kontrolü karşıtı açıklamaları üzerine, kapakta Papa’nın bir prezervatif tutarak “Bu benim bedenim” diye bağırdığı çizime yer vermişti dergi. Bir başka sayıda, Vatikan’daki pedofili skandalı ile daha önce pedofiliyle suçlanan yönetmen Roman Polanski’ye Fransa’ya giriş izni verilmesi bağdaştırıldı; Papa bir piskoposa pedofiliden kurtulmak için Polanski izlemesini tavsiye ediyordu. Fransa’nın eşcinsel evliliğe iznini, ‘’Baba-Oğul-Kutsal Ruh’’u eşcinsel ilişki içinde tasvir eden çizimiyle tiye alarak gündeme taşıdı dergi. Cumhurbaşkanı François Hollande’nin olaylı şekilde ayrıldığı sevgilisi Valeri Trieweiller ise, bir Femen protestocusu gibi çıplak resmedilmişti kapakta. Bir başka sayıda, Müslüman, Hristiyan ve Musevi din adamları “Charlie Hebdo tesettüre girmelidir” derken çizilmişti. Derginin sivri dilinden nasibini alanlar sadece politik ya da dini figürler de değildi. Michael Jackson’ın ölümünü kapaktan “Sonunda beyaz oldu” başlığıyla duyurmuştu Charlie Hebdo. Ya da yüksek vergiler yüzünden Belçika vatandaşlığına geçen Fransız aktör Gerard Depardieu için “Belçika dünyanın tüm kolesterolünü taşıyabilir mi?” diye sormuştu kapaktan. Katolik Kilisesi sık sık dergiye dava açma yoluna başvursa da bahsi geçen kapaklardan birçoğu için “şiddetli” tepki görmedi Charlie Hebdo.
YERGİ: BİR FRANSIZ GELENEĞİ
Charlie Hebdo’nun Müslümanların hedefi haline gelmesi ise 2006 yılına, Danimarka karikatür krizinin yaşandığı döneme tekabül ediyor. O dönemde, Hz. Muhammed karikatürü yayınladığı için tepki ve tehditler alan Danimarka gazetesi Jyllands Posten’e destek olmak adına bazı yayın organları, tartışmalı karikatürleri tekrar basma kararı aldı. Onlardan biri de, elbette ki Charlie Hebdo’ydu. Dergi ekibi bu karikatürlere geçer not vermediyse de ifade özgürlüğünün önemine ithafen yayınlamaya karar vermişti. Çünkü onlar “Fikirlerinizi onaylamayabilirim ama onları söyleme hakkınızı ölünceye dek savunurum" diyen Fransız düşünür Voltaire’in torunlarıydı. Karikatürlerin yayınlanmasının ardından, dergiye birçok dava açıldı ancak hiçbirinden sonuç alınamadı. Davalar sırasında İçişleri Bakanı olan, eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Charlie Hebdo’yu “Eski bir Fransız geleneği olan yergiyi sürdürüyor” diyerek savunmuştu. 2011’e gelindiğinde, Charlie Hebdo bir kez daha hedef tahtasındaydı. “Charia Hebdo” (Haftalık Şeriat) adında özel bir baskı hazırlayan dergi, Hz. Muhammed’i kapağında “Gülmekten ölmezseniz 100 kırbaç” derken resmetti, derginin içinde de siyasal İslam’ı eleştiren karikatürler yayınladı. Bu sayının ardından derginin ofisine molotof kokteyli atıldı ve çalışanlar ölüm tehditleri almaya başladı. Tartışmalar üzerine Charb, "Herkesin her hafta karikatürünü çiziyoruz, ama bunu peygambere yaptığımız zaman, adına provokasyon diyorlar" diye tarif etmişti olan biteni. Bu, farkı net olarak ortaya koyan, kısa ve öz bir açıklamaydı aslında. Charlie Hebdo’nun kapağına konuk olmayan dini figür neredeyse yoktu ancak dergi bütün bunlar arasında en şiddetli tepkiyi ucu İslamiyet’e dokunan çizimleri yüzünden gördü. Oysa dergi çizerlerinin inandığı –ve uğruna öldükleri- tek bir şey vardı. Wolinski, 2010’da Eyüp Tatlıpınar’a verdiği röportajda şöyle özetliyordu bu inancı: “Kimse dokunulmaz, eleştirilmez, çizilmez değildir. Bu işin özü bu.”







Yorumlar